Betty'nin Hayatı

12 Kasım 2012 Pazartesi

Yalan Dünya

Merhabalar ....

Uzun zamandır yine yazamadım çünkü ultra derecede yoğun ve gerginim... 4 gün sonra evleniyorum ve evlilik koşturmacası insanı çok yoruyor... Ben artık keyif almıyorum en azından... Olsun bitsin gitsin... Normal yaşama geçeyim...

İştenten de ayrıldım , zaten kurnazların elinde olduğu kurumsal hayattan da sıkıldım. Yok ben yapamıyorum öyle yalakalıktı , vicdansızlıktı , oyunun kurallarına uymaktı bende bir kaç beden büyük duruyor... Yapmak istediğim keyif alacağım başka işler var benim... Şimdi internet de araştırma falan yapıyorum da gözüme ilişti şu 25 'inde falan kendi işini kuran arkadaşlar var ya onların röportajları falan var ... Tamam harika ne güzel hayallerini gerçekleştirmiş hayranlıkla  ile bakıyorum ama biri de çıkıp demiyor ki "yahu benim babamın parası var dı o olmasa yapamazdım" . Ben bozuluyorum , gülüyorum , üzülüyorum bu duruma ... Anne babalık emektir , fedakarlıktır . Orda kendini kasıp kasıp alakasız eğitimlerini yazıyorsun da bir teşekkür etmiyorsun ... Gurur duyman lazım bunun için de bir lafını geçirmen lazım ...

Gerçekten şu an yorgunum ama bir yazmak istedim...

Çok yakında yeni evim , düğün telaşları vb. gibi yazılarımla tekrar burada olacağım efenim...

Sevgiler

Özge


18 Ekim 2012 Perşembe

Zor Günler Neşeli Günler...

Son günlerde gerginim,koşturuyorum ve işin en güzel! yanı kimseye yaranamıyorum... Sanki insanlar bir araya gelmiş Özgenin canını nasıl acıtırız , sinirini nasıl bozarızın derdinde... Elbet öyle değildir ama insanın sevdiklerinden duydukları bazı cümlelere inanamıyorum...

9 Kasım da bir mani olmazsa ki sürekli bişeyler çıkıyor :) evleniyorum...Ve bu evlilk hazırlıkları çok ama çok zor.. Keyifli yanları yok değil evet ama koşturmacası bitmiyor... En kötü kısmı hayatının en önemli şeyleri aynı anda koşturmaca içinde yapman ... Bir de çevrendekilerle uğraşman ... Gün konusunda evden dolayı bin tane değişiklik oldu... Tarihlerle ilgili insanların yorumu o kadar enteresan ki ... Benim o gün önemli bir işim var ama gelmeye çalışıcam... İşi de bir duysanız hani siz doğumgününe gidersiniz o işi bahane etmeyip , senin düğünün için konuşuyorlar...E o zaman işte sizin yaptığınız tüm fedakarlıklar burnunuzdan geliyor... Kimse için yapmıyorum ben o düğünü ... Zaten çok da meraklı değilim...Hani hoş bir anı olsun felekten bi gece olsun...Ama benim bu önemli günüm için niye beni kırıyorsun dimi... Başka bahane söyle hatta söyleme son anda geleme bahane uydur ama beni kırma be güzel kardeşim...

Ya da eleştirme ki bunla ilgili Cadde Dergisine yazımı yazmış insanım...Sanki herkes evinde her akşam ordövr tabağı ,ardından mantar soslu Viyana usulü biftek , üzerine karamelize edilmiş tiramisu yiyorda benim mi haberim yok ? Yemek menüsünü beğenmiyorlar düğünde ya... Ya da gelinlik ...Yahu kardeşim sen benimkine yorum yapıyorsun da ben seninkini de gördüm... Ama hiç eleştirmedim çünkü sen benim dostumsun beyazlar içinde bana melek kadar güzelsin... Yok yok ben bu konuda Avrupalıları destekliyorum ... Sadeler bi kere öyle gösterişe , iki tüle ,üç süse gerek yok...Düşünün nedime kavramı var ve çok da severim tüm yakın kız arakadaşları aynı gece elbisesini giyiyor...Siz teklif edin bakalım 3 yakın kız arkadaşınıza hadi aynı gece elbisesini giyin diye küfrü yersiniz....Niye? Çünkü  biz aşamadık daha kendimizi ....Bir kadınlar olur mu aynı elbise Kızılay gibi benzetmesini hemen yapıştırırız....Halbuki ne şirin..



Bakın uykuyu seven ben bu saat de ( 01:38 ) hala ayaktayım ... Niye kırılıyorum , kırılınca sinirleniyorum ,sinirlenince uyuyamıyorum...

İşte böyle sevgili blog günlük günler yoğun , acımasız hayat tavırları , vizdansız çalışanlar topluluğu ile mücadele derken geçiyor...

Sevgiyle kalın
Özge

9 Ekim 2012 Salı

Ömrümün belki en güzel anlarını yaşıyorum... Ama insanlar çok zor ... Çok zor kalpli... Sen iyisen herkes iyi...Herkes bencil olmuş bu dünyada .... 

Evimde olmak istiyorum sadece sevgilimin ya da ailemin yanımda olduğu bir hayat... Bir koltukda yanımda polarım yatayım istiyorum...Dünya , insanlar nasıl , ne ara bu kadar kirlendi ... Ben deki sevgi yoğunluğunun karşılığını ki çok minicik şeyler neden alamıyorum.... 

İşte bu yüzden soğudum insanlardan .... İşte bu yüzden sıkıldım nankörlüklerden....İçimden haykırmak geliyor , yazıklar olsun demek geliyor... 


4 Ekim 2012 Perşembe

Bu Yazının Adı Yok ...

Geldi mi üst üste gelir ya hani ... İşte benim üst üsteyi bırakın bombardıman halinde geldi , geliyor.... Bir göz var ama hadi hayırlısı.... 
Bu yazımı her kim okuyorsa iki dua edin yeter... 

Çok yakında değişik , keyifli yazılarla buluşmak üzere efenim... 

Sevgiyle kalınız... 

Özge 

14 Ağustos 2012 Salı

Eyvah Eyvah...

Bugünlerde çok sıkıntılıyım...Ev bulamıyorum , bulamadıkça sinirleniyorum... Tatile gidemedim....Sıkıntı sıkıntı üstüne... E Türkiye'nin durumuda belli şehit haberleri üzüyor beni... Herşey üstüme üstüme geliyor... Hadi dedim bu öğlen bir alışveriş merkezine gideyim...Ay bir kafam dağıldı , unuttum derdi tasayı ... Aldıklarımda birşey değil hatta ıvır zıvır bile diyebilirim... Ama ben ki bir ufak küpeden , bir ufak kalemden mutlu olduğum için ... Ve maalesef etrafımda da süpriz yapanlar birhayli az olduğu için bu konuda kendi kendimi mutlu ettim... Ama bu işe dur demem lazım zira canım sıkılıyor diye birşeyler ne zaman alsam... Sonraki aylar zor toparlanıyorum , evlilik üstü kendimi tutmam lazım...




Bir de benim yine fotoğraf çekme vaktim geldi... En rahatladığım hadisedir efendim fotoğraf çekmek benim... Ki yeni yeni iş haline getirmekle meşgul olan ben bayılıyorum fotoğraf çekmeye... Birisi bana deseki gel fotolarımı çek koşa koşa giderim hani....

Bayram tatili de yaklaştı ... Maalesef tek bir programım bile yok ...Neyse takmıyorum nede olsa "deliye hergün bayram " :))) İstanbul'dayım ve tek planım evde yatmak  , film izlemek ve sessizlik.... Belki de fotoğraf çekmek ki boşalır İstanbul kesin.... zaten benim tüm çevrem gidiyor burda değil ... Bize yine İstanbul'u beklemek kaldı...

Neyse pek yakıda yeni yazılar , olaylar ve fikirlerle tekrar burdayım...

Sevgiler benden size kocaman ...

Özge 


25 Temmuz 2012 Çarşamba

Pek Yakında...










28 Haziran 2012 Perşembe

İçim Bir Güzel Bu Günlerde...

Hep yanında olmayı istemek ve hayallerle sınırlı kalmadan bunu gerçekleştirmek ne kadar güzelmiş.... Heyecanlar yaşamak , 33 yaşında olsan bile içindeki yaprakların kıpırdadığını hissetmek ne güzel.........

21 Haziran 2012 Perşembe

Neler Oluyor ?

Gitgide azalıyor mu yaş ilerledikçe insanın için deki neşe? Yoksa yaşanılanlar mıdır içindeki neşeyi eksik bırakan?

8 Haziran 2012 Cuma

Bir Garip Haller İçinde Halim....

Yaş 33 oldu ondan mıdır nedir yazın gelişi bende bu sene heyecan yaratmadı .... İnsanların oldukça sahtekar olduğunu bir kez daha öğrendiğim için mi nedir bilmiyorum ama hayatımın en

3 Haziran 2012 Pazar

Garip bir pazar gününde sadece içimden geldiği gibi ...

Çocukluğu özledim ben ...Kavgaların olmadığı , hergün insanların nasıl birbirinin  kuyusunu kazdığını bilmediğim , yaralı bir kuş gördüğüm de iyileştirmek için parçalandığım , düşüp dizimi kanattığımda umursamayıp oyunuma kaldığım yerden devam ettiğim , hayatın gitgide daha güzel ve adil olacağını düşündüğüm çocukluğuma dönmek istiyorum...

33 yaşındayım ama hala anlamayorum yüzüme gülenlerin bazılarının kalplerinin olmadığını , hala anlamıyorum 3 kuruş para ,şan , şöhret için insanların nasıl haince planlar yaptığını ...

Ben çocukluğuma geri dönmek istiyorum... Hayallerimin olduğu , gece dışarı özgürce çıkmak için 20 'li yaşlarımı beklediğim , bir kalem kutusu için günlerce mutlu olduğum , Sezen Aksu'nun albümü çıktığında şarkıları ezberleyene kadar evden çıkmadığım çocukluğuma dönmek istiyorum..


Ben en azından çocuk yürekli insanların karşıma çıkmasını istiyorum.

Ben insanlarda vicdan olmasını istiyorum .

Ben 3 kuruşluk insanların etrafımda olmamasını istiyorum.

Ben çok mu şey istiyorum ?

Sevgiyle ...
Özge

1 Haziran 2012 Cuma

Dünyanın En Güzel Varlıkları Bebekler....

İnsanoğlu hırslı , amaçları için yakıp savuran , vicdanını hiçe sayan önemsemeyen varlıklar...Ama bebekler öyle mi savunmasız ve tatlı ...Beni hayata bağlar bebek ve çocuklar çünkü onların kalbi tertemiz... işte size bir kaç bebek videosu.... 

27 Mayıs 2012 Pazar

Facebook Adab-ı Muaşeret Kuralları

Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu idi... Facebook'u ne kadar etkin , ne kadar vicdanlı kullanıyoruz. Aslında en güzeli kullanmamak ama girdik işte bir girdaba çıkamıyorda insan ... Ama şahsım adına facebookunda bir kullanma şekli olduğu . Benim facebook hesabı olup da sinirlendiğim , üzüldüğüm zaman zaman arkadaş tipleri var....




1. tip facebook kullanıcısı  ( Kompleksli ): Taglendiği fotoları silen... Eğer gençlik resmiyse ve beğenmiyorsa o dönemlerini silen. Ama güzel kardeşim benim sen geçmişinden niye kaçıyorsun bu kadar senin gerçeğin o ne var buında... Ayrıca kişi seni kıymetli görmüş resmini taglemiş nedir bu içinde aşamadığın kompleks?
2.tip facebook kullanıcısı (Üçkağıtçı ) : Bunlar facebooka üyedir . Hergünde facededir aslında ama hiç bir yaşam belirtisi göstermez. Kimsenin resmini beğenmez , yorum yapmaz ama herkesin hayatına vakıftır. Çevrede " ay benim facebookum var ama kullanmıyorum , vaktim yok "der. Hadi ordan yalancı ! facebook kullanmamak yorum yapmamak değildir. Bir de bir arkadaşını görür "ay canım gördüm resimlerini çok güzel " falan gibi de yapay cümleler kurup sizi sinir ederler....
3. tip facebook kullanıcıları (Tuhaf )   : Bu kişiler hesaplarını dondururlar. İşlerim yoğun giremiyorum , yok erkek arkadaşım istemedi gibi cümleleri vardır. Sonra birgün bir şekil öğrenirsn ya da direk söyler "ya aslında ben çıktım da geçen gün bişeye bakmak için girdim "derler. O yüzden ara ara listenize bakın hesabını dondurmuş kişiler vardır ama listenizde arka sıradadır , bence çıkarın onları ...
4. tip facebook kullanıcıları  ( Samimiyetsiz ): Bu tip kullanıcılar samimiyetsizdir. İnsan dost ayırır , aslında sırf merakından listesin doludur. Ama listesinin yarısını önemsemez. İstediklerine yorum yaparlar istediklerine yapmazlar. Bu tip kullanıcı- larıda çıkarın hayatınızdan , listenizden . Niye boşu boşuna incinesiniz ki ....

Size nacizane önerim eğer bu tiplerden biriyseniz bir daha düşünün , eğer bu tiplere benzeyen kişiler varsa listenizde silin....

Sevgiler.
Özge

17 Mayıs 2012 Perşembe

herşey çok güzel olacak ..... herkese güzel olsun ...

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Uzun Bayanların Birmek Bilmeyen Ayakkabı Sıkıntısı ...

Ne güzel boyun var diye başlar bazı dostların ... Tamam canım benim varda bizim üreticiler uzun boylularında olabileceği gerçeğini hala kavrayamadılar. Hayır sen kataloglarına koyuyorsun 1.80 lik mankenleri ama sende kolu uzun , paçası uzun kıyafet  yok , efendim 40 numara ayakkabı yok...E ne anladım ben bu işten . Ya bende her kadın gibi ayakkabı tutkunu olmak istiyorum , istiyorum ki rengarenk ayakkabılarım olsun ... Ama yok ayakkabıların hepsi 37-38 . Bazen 40 diyorlar ama onlar 39 kandırmayın insanları... Yahu acil ayakkabı almam lazım numara yok numarası olanda  platformlu ayakkabılar. E sevgili  ayakkabı üreticim zaten ayakkabı numarası büyük olanlar uzun boylu , zaten bir kompleksi var herkese tepeden bakıyo , Shrek'in karısı Fiyona gibi hissediyor kendisini sen niye platform koyuyorsun bir de ayakkabıya!!!!!



Burdan sesleniyorum yetkililere 10-11 pont arası , platformu olmayan ve 40 numara ve ötesi ayakkabılar üretin beni üzmeyin ya nolur....

26 Nisan 2012 Perşembe

Başlasın Yeni Hayat Hazırlıkları

Bu aralar bir koşturmacadır gidiyor . Bünye çok alışık olmasada mutlu telaşlarım başlıyor. İşlerim oldukça yoğun olsada sevdiğim için işimi, mücadeleye devam. Bahar değil direkt yaz geldi...İstiyorum ki sadece ben değil herkes mutlu olsun. Bazı şeylerin kıymetini daha da anlamaya başladım . Mesela annemin ameliyatı beni çok sarstı ama çok şükür ki şimdi iyi ve daha da iyi olacak . Kendi hayatımla ilgili de bir değişikliğe doğru gidiyorum. Yeni yeni başladı herşey yakında buradan paylaşırım. Sadece kendimi ve sevdiğimi düşündüğüm bir sürece girdim. Bir aşk hikayesi de diyebiliriz. Nefes alma nedenim , huzurum , aşkım ... Sanki bunları ilk kez yaşıyor gibiyim. Sakinlik ve dürüstlük işte tüm isteğim buymuş meğerse benim. İnsanın %100 güvenerek sevmesi ne güzel bir duyguymuş .



Güven  bir ilişkinin herşeyi bence . Bilmek sadece seni sevdiğini , aklının kalmaması , seni herşekilde sevmesi kimseye aldırış etmeden , hesap kitap yapmaması ne güzelmiş. Siz siz olun hesap kitap yapan , kaşı gözü oynayan bir sevgiliniz var ise koşarak uzaklaşın. Şimdi çektiğiniz acı size ileride çekeceğiniz acıdan daha fazla olmayacak. Gözünüzü açın ve sevdiğinize bu açılardan bakın .

Neyse bu güzel havalarda derin konulara girmeyeceğim.

sevgiyle ve aşkla kalın.
Özge

16 Nisan 2012 Pazartesi

evli olsan da olmasan da bunu oku...uzun süredir bir yazıda böyle ağlamadım....


Evli olsan da olmasanda bunu okumalısın....


Bu akşam eve geldiğimde Eşim Akşam yemeğini servis ediyordu. Elini tuttum ve ona söyliyeceğim şeyler olduğunu söyledim. Masaya oturdu ve sessizce yemeği yemeye başladı. Ve yine Gözlerinde o korkuyu gördüm.



Bir an da kasıldım ağzımı acamıyordum ama düşüncelerimi söylemem lazımdı. Ben boşanmak istiyorum. Sinirlenmedi Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu.



Bir cevap veremedim ve buna çok sinirlendi elinde ki Çatal Bıcakları fırlattı. Bana bağırdı ve Adam olmadığımı söyledi. Bu akşam tek kelime konuşmadık. Eşim bütün Gece ağladı. Farkındaydım Evliliğimiz ne olacağını merak ediyordu, ama onu tatmin edecek birşey söyliyemiyecektim. Ben jane'e aşık oldum, eşimi sevmiyorum artık.



Bu vicdan azabıyla bir Evlilik sözleşmesi hazırladım, Evi, Arabayı ve Şirkettin 30% ona vercektim. Sözleşmeye kısa bir süre baktı ve yırttı. 10 yıl hayatımı paylaştığım bu Kadın bana yabancı olmuştu. Onun harcadığı zamana ve enerjiye üzülüyordum, ama geri dönemezdim, Jane'e çok aşık olmuştum. Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, bu benim beklediğim bir tepkiydi. onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu. Bir süredir aklımdan geçiriyordum boşanmayı, bu fikir bende saplantı haline gelmişti ve şimdi bu duyguyu daha da güclü hissediyordum ve doğru karardı.



Bir sonra ki akşam eve geç gelmiştim ve Eşimi Masada yazı yazarken gördüm. Çok uykum vardı ve Akşam yemeğini yemeden uyumaya gittim. Jane ile geçirdiğim o kadar saat beni yormuştu. Bir ara uyandım ve onu hala yazı yazarken gördüm Masa da. Ama bu benim Umrumda değildi ve başımı cevirip uyumaya devam ettim. .



Ertesi sabah bana Şartlarını yazı halinde sundu. Benden hiç birşey istemiyordu, sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsade istedi ve bu zamanda normal bir Aile gibi davranmamızı istedi. Bunun sebebi Oğlumuzun 1 ay sonra Sınavların olması ve bu dönemde ona bu yükü bindirmemekti. Bu kabul edilebilinir. Birşey daha vardı, benden onu Evlilik Gecesinde onu kapıdan içeriye nasıl taşıdığımı hatırlamaktı, ve 1 ay boyunca her sabah onu Yatak odasında Kapıya kadar taşımamı istedi. Kafayı yediğini düşündüm, ama son günlerimizin iyi gecmesi acısından, kabul ettim.



Sonra bu şartlardan Jane bahsettim, yüksek ses ile gülüp bunun çok sacma olduğunu ve eninde sonunda Boşanmayı kabul etmek zorunda kalacağını söyledi.



Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri Fiziksel temasda bulunmadık. Bu sebepten ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuaf bir duygu yaşadım. Oğlumuz arkamızda duruyordu ve alkış yapmaya başladı 'Babam Annemi kucağında taşıyor' bu onu çok sevindirmişti, Sözleri canımı acıtmıştı... Yatak odasından Evin Kapısına kadar 10 metre taşıdım. Eşim gözlerini kapatı ve kulağıma'Oğlumuza boşanmamızdan bahsettme' diye fisildadı. Bende başımı öne eğerek tamam dedim, ve içime bir üzüntü çöktü. kapı önünde onu bıraktım Eşim Otobüs durağına gitti ve onu İşe götürecek olan Otobüsü bekledi. Bende tek başıma Ofise gittim.



2. gün bu oyunu oynamak bize daha kolay gelmişti. eşim başını Göğüsüme yasladı, ve onun kokusunu duydum. Birden Eşime uzun süredir bakmadığımı anladım. Ve onun Evlendiğim zama ki kadar Genc olmadığını farkettim. Yüzünde hafif cizgiler oluşmuş saclarına ak düşmüştü. Gecen yıllar öylesine yanından geçmemişt, O an kendime ona bununla neler yaptığımı sordum.



4. Gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. Bu bana Hayatının 10 yılını Hediye eden Kadın.



5. gün bu güven duygusu daha da büyümüştü. bundan Jane bahsettmedim. Günler geçtikce onu taşımak daha da kolaylaşmıştı, belki de bu sayede yaptığım antreman dan dolayı dı bu.



Bir Sabah onu ne giyeceğini düşünürken izledim. İsyan ederk her gün kıyafetlerin biraz daha bol geliğini söyledi. Birden onun ne kadar süzüldüğünü ve kilo verdiğini farkettim. Demek ki onu her sabah daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Birden yüzüme yumruk gibi vurdu. Bu kadar Acıyı ve Üzüntüyü Kalbinde taşıyordu. farkında olmadan başını okşadım. O an Oğlumuz da geldi ve ' Baba Annemi taşıman lazım ' dedi. Bu hayatımzın bir parcası olmuştu, Babasının Annesini odadan Kapıya taşıması. Eşim Oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı. Ben başımı cevirdim, son anda kararımdan vazgecmek istemiyordum. Onu kucağıma aldım ve Yatak odasından Kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu ve ben onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı Evlendiğimiz gün gibi.



Artık Huzursuzlanmıştım bu kadar kilo vermesinden. Son Gün onu kuçağım da taşıdığımda hareket etmedim. Oğlumuz okuldaydı ve Eşime Hayatımızda ki yakınlığın ne kadar eksildiğini söyledim. Ofise gittim arabadan fırladım kapıyı kilitlemeden bunun için zaman yoktu. Her anın kararımı değiştirmesinden korkuyordum ve Merdiven den yukarı koştum, yukarı varınca Jane kapıyı actı. Ona Karımdan boşanmayacağimi söyledim.



Şaşkın bir ifadeyle elini anlıma koydu ve ' Senin ateşin mi var' diye sordu. Üzgünüm Jane ama ben artık boşanmak istemiyorum dedim. Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdan dı. Şimdi aklıma geldi ki, ona Evlendiğimiz Gün kapıdan içeri taşıyınca ömrümün sonuna kadar Sadakat yemini verdiğimi........ Jane olayı anlayınca yüzüme bir tokat attı ve kapıyı kapatarak ağlamaya başladı. Hemen aşağa koşup ilk Çicekciye gidip Eşime bir Buket çicek aldım, üzerinde ki Karta da'''Seni her Sabah hayatımın sonuna kadar taşıyacağim'''' .



Eve vardığımda yüzümü bir gülümseme kapladı, elimde Çiceklerle yatak odasına gittim ve Eşimi yatağın üstünde Ölü buldum. Eşim aylardır Kanser ile savaşıyordu ve ben Jane ile ilgilenmekten bunu farketmemiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için, beni Oğlumun bana negativ tutumundan korumaya çalışmıştı . En azından Oğlumun gözünde iyi bir Eş olarak kalmamı istemişti.



İlişkide ki küçük şeylerdir önemli olan. Villalar, arabalar çok paralar değil . bunlar hayatı kolaylaştırır ama asla Mutluluğun temeli olamazlar.



İlişkine zaman ayır ve ilişkinin güven ve huzur anlamına gelecek şeylere meşgul ol.



Mutlu bir beraberlik yaşa.



Bunu Paylaşmazsan sana birşey olmaz...... Ama paylaırsan belki bir Evlilk kurtarırsın. Çoğu Hayatların yıkılmasının sebebi, İnsanların Hedefe ulaşmaya az kala Pes etmesindendir.

(Suzan Seker

15 Nisan 2012 Pazar

Başlık Yok

Uzun zamandır yazamadım ...Çok yoğun günler geçiriyorum.İçerisinde tatlı telaşları da var bazı sağlıksal problemlerde ama hepsi hayata dair değil mi zaten ? Hayat süprizlerle dolu ve ben 2012 'de bunu o kadar çok yaşıyorum ki ....Güvendiğiniz dağlara kar mı yağmıyor , en yakın dostunuz farklı ve bir başka güzel boyutamı geçmiyor daha neler neler...Yani meşhur dizi Leyla İle Mecnun repliğiyle olaylar olaylar :)))

Yakında hayatımdaki güzel gelişmeleri burada fotoğraflarla size bilgi vericem...

Şimdilik sağlıcakla kalın ....

Sevgiler
Özge

9 Nisan 2012 Pazartesi

Son zamanlarda bloğuma yazamamanın verdiği sıkıntı çok birikti artık. Ama işlerimin yoğunluğu ayrıca kendi hayatımın yoğunluğu üstüste gelince boş bıraktım buraları . Seneler sonra belki de ilk kez bu kadar mutluyum. Yoğun bir şekilde seviyorum ve en önemlisi seviliyorum :))) Bu yolda hatta ciddi adımlarımızda var ama onlar ileride olacak .

31 Mart 2012 Cumartesi

Bende şans yok şans...Güzel günler yaşıyorum hayatımı değiştirecek...

15 Mart 2012 Perşembe

Sıkıldım Soğuklardan...

Çevremizde sanırım en çok duyduğumuz cüle bu son günlerde ." Sıkıldım soğuklar" .

Hakkaten gına geldi diyebilirim. Sadelik , umutlar vb. şeyler diye diye atık tükendim.Adıma güzel bir yıl

6 Mart 2012 Salı

ACIMADI Kİ...



Küçüklüğümde yaptığım gibi







Rüzgarı arkama alıp bağırmak istiyorum hayata: "Acımadı ki !"






''ACIMADI''


...


Sunay Akın

1 Mart 2012 Perşembe

Soğuk Havalarda İçinizi Isıtacak Resimler

Soğuklar bu sene bizim canımızı epey bir sıktı. Ben artık bahar gelsin istiyorum herkes gibi. Sahilde yürümek , dostlarla açıkhavada sohbet etmek istiyorum artık.... Bu yüzden yazmak yerine içimizi ısıtacak resimleri koyalımda şuraya gözümüz gönlümüz açılsın...





28 Şubat 2012 Salı

mini bir öneri

http://sonikhome.blogspot.com/

şu yukarıdaki siteye aşık oldum ....

beni az biraz tanıyanlar bilir ev dekorasyonlarına ilgiliyimdir.

Hayal kurmanın ve mutlu bir yuva hayal etmenin en güzel yanıdır.

Yukarıdaki site ise tam beni yansıtan bir blog .

Şiddetle tavsiye edilir.

17 Şubat 2012 Cuma

Şubat 2012

Bu yazıya özel bir isim vermek istemedim. Nedenini bilmiyorum ama sadece yazmak yazmak istedim.

Öncelikle herkesin geçmiş sevgililer günü kutlu olsun... Sevgili kelimesi ne güzeldir. Sevgiden türemiş , kalple birleşmiş bir kelime. Hele ki sevdiğiniz gerçekse , yüreğiniz geçen zamana rağmen hala eski heyecanıyla atıyorsa ne mutlu bize ve bunu hisseden herkese.14 Şubat'ımı burada paylaşmıycam.... :))))

Efenim şubatı güzel kılan sadece sevgililer gününü kapsaması değil , ne biliym ayın kısa sürmesi , keyifli anların yaşandığı bir aydır. Bizde keyifli anlar koleksiyonumuza bir anı daha katmak için voleybol ekibi ile bir Kartepe Sapanca Turu yaptık geçen hafta. Bembeyaz yollarda sevdiğiniz ve sevdiklerinizle birlikte şu şehir yaşamından uzakta bir yerlere gitmek harika bir duygu. Daha otobüse biner binmez çeneler açıldı , eğlence  başladı .






Hatta yolda giderken fotoğrafçılığımıda konuşturdum diyebilirim ....:))
 Efenim önce turumuz bizi Sapanca'ya kahvaltımsı bir yere götürdü . Kahvaltımsı diyoruz çünkü serpme kahvaltının hakketen serpme olabileceğini , Eminönü'ndeki kuşlara yem serpercesine azcık olduğunu gördüğümüz için kahvaltımsı demek istedim :) Ama gönüller bir olunca , birde manzaramız muhteşem olunca kuru ekmek bile yenir dedik ve tadını çıkardık.




Sonra ver elini Kartepe yolları ...Şahane manzara eşliğine fotoğraf çeke çeke , tepeye tırmanış.


İşte benim objektifden bir resim daha ....

Ve kızak kiralama işlemleri ve kızak kayma zamanı. Yalnız yeni keşfettim ki ben bu kar sporlarına karşı gayet ilgisiz daha da acısı yeteneksizim. Yahu 3 yaşındaki minnaklar fıngır fıngır kayarken ben bi panik , bi beceriksizlik sormayın gitsin. Ama asıl nedenim bir çocuğa çarpma korkumdu. Yine de eğlenceliydi. Hatta kızaklar bizim atlaırmız oldu atımız orda otlayadursun şekilnde gezdik tozduk.



Benim tabi çocuk aşkım orda da depreşti ve bir çocuğu severken halasının ortaokuldan arkadaşım olduğunu gördüm ve yaklaşık 18 sene sonra tekrar karşılaşmanın haklı gururunu taşıdım . :)) Yani her yerde buluyorum birilerini.

Dönüş yolu tabiki Maşukiye'ydi . Şarap Evi'nde kısa bir ziyaret donmuş yerlerimizi şarapla açma seansı ve tabiki muhabbet.



Ve yorgunlukdan ölünmüş bir dönüş yolu. Takdir edersiniz kimsenin foto çekmeye hali kalmadığı için fotomuz yok. Akşam eve nasıl gittik nasıl uyuduk hiçbir fikrim yok  .Ama şunu söyleyebilirim ki dostluk bitmemiş kardeşim ...Fesatlıklara , kıskançlıklara rağmen halen devam eden birşeyler var bu hayatta .... İşte yukarıdaki insanlar bunlar ...Yüzün asılsa deli olur , mutsuz olsan koşar gelirler....Tabi bir tanesi daha özel benim için ... O kendini bilir ....:)))


Sonra şubatı güzel kılan anlara devam edeyim. Tamamen süpriz ki ben süprizlere bayılırım . Pazartesi akşamı yorgun argın eve gittim. Saçlar ensede toplanmış , sıfır makyaş sefil haldeyim. pazartesi yorgunluğu. Eve bir gittim ki benim has dostlarım bizim evde , kapı açıldı süprizzzzz diye bağırıyorlar. Hepsi bir süslü , sofralar hazırlanmış , şaraplar açılmış beni bekliyorlar. Önce bir korktum haliyle. Yahu diyorum 13 Şubat ne doğumgünüm , ne bayram ne bir arkadaşımın doğumgünü .Şaştım kaldım . Ama sonra bir öğrendim ki bir  kutlama vardı. Zor günlerimde yanımda olan dostlarım bunu atlattığım ve daha güzel günlerin beni beklediklerini düşündükleri için bana süpriz yapmışlar. İŞte gözyaşlarımın biriktiği bir an . İyi ki varlar. Temiz kalpliler temiz kalplileri buyluyor bir yerde .Arada arıza olanlar çıksada hepsinin canı sağolsun..... Güldük , eğlendik,şaraplarımızı içtik ...Hediye almışler bir de bana mutlu oldum...KOnu bendim aslında ama konu bizim kocaman yüreklerimiz di ...Konu dünya dursa da biz birbirimizin arkasındayız dı...İyi günde kötü günde birlikteyizdi konu.... İşte bugünler neden kıymetli biliyormusunuz , birincisi kimin ne olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz , ikincisi dostluğun önemini bir kez daha kavrıyorsunuz. Bu yazıda resmi olan herkes iyi ki varsınız....



İçiniz sevgiyle dolsun
Özge

26 Ocak 2012 Perşembe

Aşk Eski Bir Yalan Adem ve Havva'dan Kalan

Gerçek aşk kaldımı acaba ? Ferhat , Şirin , Aslı , Kerem'lerden sonra yok mu oldu acaba aşk ?

Herşeyin teknolojiyle birlikte elimizin altına hazır geldiği bu dönemde , teknik terimlerin iletişim haline geldiği dilimizde aşk değerini mi kaybediyor ? Sevgi sözcükleri söylemekten kaçınan , söyleyince erkekliğime leke sürünür diye yetiştirenler mi utanmalı , yoksa güzel cümlelerle hayal yıkımına başalayan sahte aşıklar mı utanmalı ? Kısacası aşk basitleşti. Artık tahminlerle , hissetmeden , şirket birleşmesi gibi bakılır oldu aşka. Tamamen mantık hakim oldu yürekler sadece kan dolaşımını sağlıyor. Henüz eskilerde yaşayanlarda var ama onlar kendi dünyalarında ; yalan , sahte kelimelerini bilmeden , hiçbir neden yokken sevdiğini her ortamda haykırmaya devam eden minik bi grup var. Ve işin daha da acıklı kısmı git gide daha minik olmaya başladı . Bu minik grup halen Ediz Hun'lar , Filiz Akın'lar var sanıyor. Ama bazen sanmak da güzel olur en azından aşkı tanımlayabiliyorlar , hala "aşkım" kelimesini boşa söylemiyorlar , hala aşkı için savaşabiliyorlar , sevilmesede hala O'nun iyiliğini düşünebiliyorlar.





Aşktan , aşık olmaktan korkmayın , çekinmeyin o atan kalbinizle haraket etmeye. Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin , hala bizi hayata bağlayan kalbimiz....Bunu unutmayın . Başta zarar verse de bizi doğru yolumuza sadece kalbimiz götürür.

Sevgiyle ve aşkla kalın ....
Özge


16 Ocak 2012 Pazartesi

Voleybol Gibi Birşey

Seneler seneler önceydi... Küçük bir kızdım 12 yaşlarında ... Birgün ablam beni voleybol okuluna yazdırdı... İnanılmaz hoşuma gitmişti. Oldukça da ciddiye almıştım . Her cumartesi-pazar sabahı , yaz kış demeden büyük bir ciddiyetle gittim. Çok mükemmel değildim ama fena da sayılmazdım .Her neyse hayat da herşeyimin yarım kaldığı gibi o da yarım kalmıştı. Ailem o dönem oldukça evhamlı oldukları için ve sanırım okumaz bu kız voleybol aşkına diye beni yollamadılar. İsyankar bir ruh halinde o zamanlarda olmadığım için sesimi çıkaramadım huzur bozulmasın diye . Ama küstüm o yaşımla küsebildiğim kadar . Anneme küstüm , kendi çapımda hayata küstüm. Voleybol dergileri aldım , ordaki posterler süsledi o ergenlik çağımdaki duvarlarımı , mektup yazdım dergiye kendimce acıklı ! hikayemi anlatan. Sonra yıllarca hep içim cız etti her voleybol maçı gördüğümde . 


Büyüdüm , voleybol derdimin sıfır kaldığı bir sürü şey oldu hayatımda. Gerçekten küstüm herşeye . Sonra bir gün bir dostum voleybol oynadıklarını söyledi , hemen atladım . En berbat günlerimde başladım .Tanrı belki de o yıllardaki üzüntümü yıllar sonra gördü ve telafi etti.  Sonra bir keyif bir keyif ki sormayın gitsin. Keyifli olan neydi sadece voleybol mu ? Elbet de değil . 32 yaşında yeni yeni dostlukların olduğu , temiz ve kocaman kalpli bir sürü insanın olduğu , iki top oynayınca çocuklar gibi şen olan aynı zamanda kendi çapında olayın ciddiyetine varan bir takım insan bir aradaydık  . Bir baktık tek ortak yön voleybol değil , ayrı yaşamlar , ayrı dertler , bir gülümsemeler sardı dört bir yanımızı ... Bir cafe de öylesine oturmanın yanı sıra iki tur koşup , voleybol oynama taklidi yapıyoruz . Hatta bazen ciddiye alıp kendimizi çok ünlü bir voleybol takımı sanıyoruz. :) Hatta hocamız var burdan saygılar nefesini tuta tuta , ya sabır çeke çeke büyük voleybol  tutkusuyla koca kazık bizlere zıplamayı falan öğretiyor. :)))






Ama olsun herşey çok güzel olacak , yok bişey yok bişey diye diye çarşamba ve pazarları çeker olduk. Biliyorum bu yazı belki bazılarınıza çok çocukça geldi . Ama bazen çocuk olmak gerekmez  mi ? Zaten yaş ilerledikçe gri olan yaşantımıza biraz renk katmak , safça bişeyler yazmak , hissetmek güzel olmadı mı ? Şimdi bazı dostlar gülüyorlar koca kazık halimle voleybolum var gelemem bir yere dediğimde ; ama bir kız çocuğu kaçırdığı renkli balonların bir tanesini geri aldı . Az bırakında gülsün azcık . O topa vururken yüreği kelebek olsun azcık...

3 Ocak 2012 Salı

Bünyeye En İyi Gelen Şey Bebek ve Bebek Kokusu

Bugünlerde oldukça yoğun ve gerginim ...