Betty'nin Hayatı

2 Haziran 2015 Salı

İstanbul Bizi Eritiyor

Geçen gün sosyal medyada bir arkadaşım ,"insanlara inanamadığını , hani eski hallerini bilmesem şimdiki havalarına inanacağım" yazmış. Düşündüm , taşındım çok doğru . 

Benim işim insanlarla . O yüzden insanların hal haraket davranışlarını birkaç adım önceden anlayabiliyorum. Ama bazı insanları yanlış tanımışım ona yanıyorum . Acaba insanlar mı tuhaflaştı yoksa İstanbul'mu bizi yiyor? 
Suçu özürdilerim ama sana atıyorum canım , güzelim İstanbul .

Sen İstanbul , Ey İstanbul gitgide çirkinleşiyorsun ve insanları da çirkenleştiriyorsun . Yaşlandıkça çirkinleşenlerdensin sende . Hele şimdiki halin beni deli ediyor. Benim anılarımı yıkıyorsun , üstüne ruhsuz binalar yapılıyor . Kentsel dönüşümmüş !! Ruhsal ölüm be aslında !! İnsanları da kendine benzettin... Ben benzememek için , dostlukların eski zamanlardaki gibi olması için çırpındıkça insanlarda senin gibi ruhsuzlaşmaya başladı Ey İstanbul ... 

Nasıl 3 katlı binalar yıkılıp yerine 10 katlı binalar yapılıyor hiç düşünmeden işte insanlarda artık geçmişi , dostlukları yıkıp yıkıp yerine sırf çıkarları uğruna kat çıkıyorlar eski dostlarının üstüne üstüne... 



Anlık yaşamaya başladık , çabalamadan dostlukları yürütmeye başladık , hesaplarla ilerlemeye başlandı ilişkiler ...Daha dün benimle olmak için kendini yırtan dostum bugün yaptın dünyalığını yüzüme bakmıyorsun .Biliyorum senin daha mekan bilmediğin , iki kelime konuşamadığın zamanı ne oldu şimdi palazlandın diye unuttun mu beni , en kötüsü aşağıda mı görüyorsun beni ? Bir çevrene bak dostum derim ....Artık arkadaşlıklar , dostluklar , ilişkiler bile çalıntı olmaya başladı . Bakıyorum sana uzaktan ey İstanbul hep taklitsin , bakıyorum sana uzaktan dostum arkadaşlıkların bile sahte .... Çalıntı başkalarının listesinden... Tanımazsın , etmezsin giriyorsun başkalarının listesine  ordan arkadaşlarını çalıyorsun yapma .... İstanbul sen ne aşklara , ne dans gecelerine , ne sevdalara şahitlik ettin , şimdi özenti özenti bina oluyor her yerin , çalıntı kokuyor artık sokakların yapma ... 

Nasıl değişiyor insanlar böyle İstanbul gibi ... Ya da ben nasıl değişemiyorum hala eski kafadayım . Hayır direniyorum İstanbul'un Karaköy'ü , Eminönü 'sü , Kız Kulesi , Galata Kulesi gibi direniyorum değişmemeye.Hayır kabul etmiyorum , fedakarlık yapan dostla yapmayan dostun aynı olmasına , birisi birini kırınca sırf kendi keyfi  bozulmasın diye susmasına , savunmamasına , saygıların yitirilmesine , gizli hesaplar peşinde olunmasına arkadaşlıkta , gizli planlar yapılmasına , işi düşünce samimi olunup sonra arkasını dönüp gidenlere , geçmişi unutanlara , birbirinin arkasından hakaretler savurup sonra tatil planları yapılıp sarmaş dolaş foto koyanlara , vefasızlara , kendi bir tane arkadaş edinememiş sorsan üniversiteden bir tane arkadaşı yok çevresindekilere onların dostlarına musallat olanlara , buna kanıp eski dostlarını hiç sayanlara direniyorum arkadaşım . Ben insanları nasıl düşünüyorsam onlarında öyle düşünmesini istiyorum . Ben bir dostla bir fincan kahve içiyorsam sevdiğim için içiyorumdur. O kahve başkadır benim için , o dost candır benim için . Ben bir yere bir dostumla gitmek istiyorsam gel beraber gidelim derim biz gidiyoruz siz de gelin bilet alın demem mesela .Ben dostumla buluşursam sohbetini özledim , yüzünü özledim diye buluşurum ; yapacak bir işim olmadığından değil mesela . Ben arayıp soranla , sormayanla ; ben eski dostumla ortamlarında tanıştığım dostu ayırırım arkadaşım. Onla gizli işler yapmam arkadaşım . Ben hep eğilirim o ilişkide Onsuz plan yapmam mesela . Ama işte İstanbul gibi olduk ya İstanbul'da artık vapurla geçmiyoruz karşıya kolay yoldan o denizin kokusunu içimize çekmeden , o vapurda yaşadığımız aşkları , sevdaları , moralimiz bozulduğunda işimiz yokken bile sırf rahat ağlamak için bindiğimiz vapuru bile unuttuk . Tünelden geçiyoruz sincap gibi karşıya vapuru unutarak . Vefasız dostlar gibi alıştık tünele mesela kısa yoldan oh rahat anı biriktirmeden yapılan dostluklar gibi . 

Gitgide İstanbul gibi olduk yozlaştık . Hissizleştik , bittik , kibirlendik ... Nasıl İstanbul'un ağaçları birbir kesiliyor yeni binalar  , köprüler gibi ; biz de kalp oksijenimizi yitirdik . Teşekkür etmeyi , vefayı geçtik .Çıkarlar uğruna ilişkilerin hepsi .

Şimdi hepimiz İstanbul'dan kaçmak istiyoruz bir Ege sahiline...Çünkü biz tükettik İstanbul'u , dostlukları , aşkları ... Kaçsak ne olur ki kalpte bizimle geldikten ,çevremizdekiler değişmedikten sonra... Gelin İstanbul'u gelin kendimizi düzeltelim . Eskisi gibi olsun herşey . Mesela beğenmediğimiz 80'ler , 90 'lar gibi ... İnsanların birbiri ile görüştüğü , görüşmelerin sosyal alemden değil yüzyüze yapıldığı , dostların birbirine saygı duyduğu gibi olsun herşey ... Eminönü , Galata Kulesi , Dolmabahçe Sarayı gibi aynı olsun herşey ... 

Ben başladım bile ... Sosyal alemi takip merak için kullanmıyorum. Konuşmadıklarımı , görüşmediklerimi siliyorum . Sırf ne yapıyor diye listemde tutmuyorum . Hayatı , hayatımı fikirlerimi paylaşıyorum , görüşemediklerimi arıyorum görüşmek için çaba sarfediyorum . Bugün mesela yıllardır görüşmediğim bir dostumla telefonda konuştum . Görüyorum dedik fotolarımızı sonra kızdık birbirimize hemen randevulaştık bir kahve içmeye . Kapadım telefonu içim de kelebekler uçtu . İşte gerçek hayat bu "görüşmek" . Vaktim yoklar hep bahane. Hadi şimdi en sevdiğiniz dostunuzu arayın onu özlediğinizi söyleyin ve en azından bir kahve için .Öyle kalabalık değil tel görüşün mesela ....  Doya doya İstanbul gibi olsun sohbetiniz...

Sevgiyle 
Betty